KADIN ERKEK MÜNASEBETLERİNDE ÖLÇÜ
Bazı mevzular genelde önemli olmakla birlikte bazı zamanlarda daha bir önem kazanır. Kadın-erkek ilişkilerindeki ölçü de bu kabilden bir konu. Mevsimin yaz olması hasebiyle nişan, evlilik ve benzeri aktiviteler tabiatıyla artış göstermektedir. Bu aktivitelerde tanıdık-yabancı, kadın-erkek çok sayıda insan bir araya gelmektedir. İster-istemez yapılan toplantılardaki kadın-erkek birlikteliklerinin şer’î hükmü merak konusu olmaktadır. Buna dair kısa bir izahta bulunmak istiyoruz:
“Sosyal hayatta kadın-erkek birlikteliği, aynı çarşı-pazarda, aynı mescitte veya aynı okulda bulunmaları veya aynı alanları kullanmaları haramdır” şeklinde genel bir hüküm vermek doğru değildir kanaatimce. Nitekim Allah Rasulü ve Raşid Halifeler döneminde de ortak alanların varlığına ve kullanıldığına dair azımsanmayacak oranda rivayet vardır.
Ancak ortak alanda bulunma veya ortak alanları kullanma cevazının bazı sınır ve şartlara bağlı olduğunu belirtmek gerekir:
1-) Halvet Şartı:
Yani kadın ve erkeğin üçüncü bir şahsın göremeyeceği bir ortamda baş başa kalmaması gerekir.
2-) Hicap/tesettür şartı:
Gerek kadın gerekse erkeğin İslami tesettüre/hicaba riayet etmesi gerekir. Ayet-i kerimede belirtildiği üzere kadının kendiliğinden görünen kısmı (el ve yüz) hariç beden ve ziynetinin göstermemesi ilahî bir emirdir. Söz ve davranışlarında erkekleri kendisine cezbedecek, onları umutlandıracak bir eda ve tarzdan uzak durması ve kadınlara hass haşmetini/ağırlığı muhafaza etmeye çalışması gerekir. Konuşması gerektiğinde -ayeti kerimede belirtildiği üzere- sesini kırmadan/inceltmeden konuşması lazım. Tabi aynı sınır ve ölçüler erkek için de söz konusudur. Erkeğin de setr-i avrete, söz ve davranışlarına dikkat etmesi lazım.
3-) Nazar Şartı:
Gerek kadının gerekse erkeğin kasıtlı ve iradi nazarlardan/bakışlardan sakınması gerekir. Kasıt ve irade olmadan, erkeğin kadına veya kadının erkeğe nazarının değmesi kaçınılmazdır. Bu tür bakışların mükellefiyet kapsamına girmediğine dair sahih rivayetler bulunmaktadır. Ancak karşı cinse özellikle bakmak şer’an mahzurludur. Sahih rivayetlerde geçtiği üzere Hz. Peygamber bile cemaat namazlarında selamdan sonra arka saflarda duran bayanları görmemek için bir müddet beklemiştir.
4-) Temas Şartı:
Kadın ve erkeğin kendilerine namahrem olacak derecede yabancı olan karşıt cinsle tokalaşmaması ve temas etmemesi gerekir.
Netice itibariyle unutmamak gerekir ki Allah Teala, kadın ve erkeği birbirlerini cezbedecek bir yapıda yaratmıştır. Gerekli dikkat gösterilmezse nefis ve şeytan insanı rahatlıkla saptırabilir. Bundan dolayı meşru ve masum diyaloglarla başlayan birçok ilişki -şer’î hassasiyetin ihmâlinden dolayı haramların işlenmesiyle sonuçlanabilmektedir. Dolayısıyla karşılıklı ilişkilerde en ufak bir sapma hissedildiğinde hemen o ilişkiye veya ilişki türüne son verilmelidir. Bundan dolayı ayet-i kerimede “zina yapmayın” yerine “zinaya yaklaşmayın” buyurulmuştur (İsra-32). İhtiyat gereği baştan itibaren diyalog ve ilişkiler zaruret ve ihtiyaç oranıyla sınırlı tutulmalıdır. Şunu da ilave edelim: İhtiyat ve hassasiyet gösteriyorum derken karşı uca savrulmamak lazım. “Bir şey haddini aştığında zıddına inkılap eder” prensibinde belirtildiği üzere kadın-erkek ilişkilerini aşırı germenin de mahzurlu sonuçlar doğurduğunu unutmamak gerek. Laçkalık kadar aşırı germe de zararlıdır. Aşırı germenin ve haddinden fazla hassasiyetin zaman zaman beklenmedik patlamalara ve şer’î sınırları bütünüyle terk etmeye sebebiyet verdiğine dair örnekler az değildir.
Yukarıda saydığımız ölçüler ışığında kadın ve erkekler aynı mescide, aynı toplantı salonuna, aynı pazara ve aynı düğüne iştirak edebilirler. Aksi taktirde haram işlemiş olurlar. Bu konuda örf ve adet ileri sürülerek şer’i sınırlar zorlanamaz. İslam fıkhına göre örf muteberdir ancak şer’î ölçülerle çeliştiğinde örfe itibar edilmez. Mesela bir yerin örfünde düğünlerde içki içmek veya kadın-erkek karışık oynama varsa bu örfe şer’an itibar edilmez.
3 Comments