Görselliğin ön planda olduğu bir zamanda birçok nimette olduğu gibi ‘baba olmak’ nimetinin de tam anlamıyla anlaşılamadığını düşünüyorum.

Baba olmak, büyük bir nimettir. Baba olmanın maddi ve manevi çok güzel faydaları vardır; eğer doğru bir nazarla müşahede edilirse bu güzellikler görülebilecektir. İnsanın insanlaşması Yüce Yaratıcıya olan bağına bağlıdır. Yüce Yaratıcıya ne kadar yakın olabilirsek; onun sıfatları üzerimizde ne kadar tecelli ederse o kadar insan oluruz. Baba olmakta Yüce Yaratıcıya biraz daha yaklaşmaktır. Çocuğuna şefkat gösteren baba, Allah’ın kullarına gösterdiği şefkati düşündüğünde de, ne kadar; Sübhanallah.. Elhamdülillah.. Allahuekber.. dese az olacağını anlayacaktır.

Baba olmak, kişinin kendisine emanet edilen en güzel sanat eserinin/yavrusunun sahibinin EN GÜZEL YARATACI olduğunu bilmesinin ötesine geçerek; bütün varlığıyla HİSSETMESİDİR! Ve bu şükür kişiye yeni bir şuur ve bilinç aşılayacaktır. Çünkü baba, sadece kendisinin ilgilendiği, kendisinin ilgilendiğini zannettiği bir nimete, emanete sahip değildir! Bu varlık, Hz. İnsan olarak, İslam olarak dünyaya ve senin yuvana gönderilmiştir. Bu varlıkla, bütün bir aleme rahmet olarak gönderilen emanetin sahibi Yüce Allah’ın en sevdiği kulu, bizim serverimiz Muhammed Mustafa ilgilenmektedir. Allah’ı durmadan zikreden bütün varlıklar.. bu emanetle ilgilenmektedir. Sevaplarına şahit olanlar olduğu gibi günahlarına da şahitlik edecekler olacaktır. Dolayısıyla baba olmak, İNSAN OLMAKTIR. İnsan olmak, Hz. İnsan olmaktır. Bunun yolu da İslam olarak verilen emanetin İslam kalmasına gayret etmektir.

Baba olmak, şov yapmak değil; fotoğraf çekip orada burada paylaşıp asli vazifeye dikkat etmemek değildir. Baba olmak, imtihan sahibi olmaktır, imtihan şuurunda olmaktır, imtihanın son nefese kadar devam ettiğinin idrakinde olmaktır.

Baba olmak, mutlak bir itaati beklemek değildir. Baba olmak sadece hükmetmek de değildir. Allah, kullarını uyarır: “onlara öf bile demeyin.” Bunu diyen Allah, en güzel insanın özelliğini söyler. Ve tabi ki Yaratıcıyı kullarının (ehli imandan bahsediyoruz) kendisine karşı bile asi davranacaklarını bilir. Ancak yine de bizleri uyarır. Babalar.. bu uyarının bir yönünü sadece dikkate alırlar ve çocuklarının asiliklerini kabullenmekte zorluk çekerler. Oysa baba olmak sadece buyurgan olmak değildi, isyan eden çocuğunu; en keskin örnek olan Nuh peygamber gibi hayırlı biri olması için bütün asiliklerine rağmen onun istikameti için gayret edebilmektir, gerçek babalık bunu gerektirir.

Baba olmak, kişinin babasının gözlerinin kendisine nasıl baktığını anlamak ve görmektir. Baba olmak, kişinin babasına yaklaşmasıdır. Baba olmak, kişinin babasının yalnızlığını gidermektir. Çünkü babalar duygularını genelde kendileri yaşar ve anlaşılmazlar çoğu zaman.

Baba olmak, soyun devam edileceği neşesini vermemeli ilk olarak, önce şu müjdeyi vermeli: Yavrumu Allah’ın izni, yardımı ve gayretlerimizle inşallah ahiretime bir kazanç olarak yetiştireceğim. Evet, zihnimizde ilk bu gaye olmalı. Bu yavrum, benim hayır bankam olacak inşallah. Bu yavrum, Allah’ın ve habibinin benden razı olacağı bir ESER olacak inşallah. Sonra, sonra? Sonrasında diğer peşine düşülen şeyler.. burayı yazmaya gerek yok! Çünkü burayı herkes maşallah pek de iyi biliyor!

Baba olmak, baba olanın ilk defa ve gerçekten büyüdüğünü hissetmesidir. Ne gariptir aslında ne hikmetlidir ki demek daha güzel olur; aynı zamanda kişinin bu büyüklük hissi içinde ilk defa ve gerçek anlamıyla kendisini babasının çocuğu; yani ondan küçük hissetmesidir. Bu manidar bir histir. Üzerinde tefekkür edilmesi gereken önemli bir husustur. Büyüklük ve küçüklük hissini aynı anda taşımakta bir tezat görülse de bu bir tezat değil, bir olgunlaşma sürecinin iki farklı yüzüdür. İnsanın olgunluğunun sadece yaşla ilgili olmadığını düşünenlerdenim. Bediüzzaman, ikinci cihan harbinin kendisini yaşlandırdığını söyler. Olaylar da kişiyi olgunlaştırır. Evet, kırk yaş, olgunluk yaşıdır, doğrudur. Bunun öncesinde ya da sonrasında da olgunluk süreci devam eder.. kişi bir yandan yaşlanır, olgunlaşır ama aynı zamanda da çocuklaşır.. dedelere bakın; çocukluğun masumiyetini ve yaşlılığın hikmetini görebilirsiniz.

Baba olmak, yazılmaz. Peki, hissedilir mi? Baba olmak, hissedilir ama hislerin kelimelerle kağıda dökülmesi; ölüme çare bulmak gibi imkansız. Abarttım mı? Ben böyle düşünüyorum..😊

Selametle..

Share:

administrator

1988'de Bingöl'de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini memleketinde tamamladı. Çankırı'da Uluslararası İlişkiler Bölümünü okudu (2009-13). İstanbul Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisansını tamamladı (2014-16). İstanbul Ticaret Üniversitesinde aynı bölümde başladığı doktora programını yeterlilik sınavına girdikten sonra bıraktı. Ticaret ve ziraat'le iştigal etmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır. Oku-mak için OKULLU olmaya gerek olmadığına inanmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir