Bazen yakın ve uzak çevremizdeki olumsuzluklara bakarak bunalırız. Her tarafı saran ahlaksızlık, hukuksuzluk, sorumsuzluk ve dünyadaki genel gidişattan ümitsizliğe kapılır “bunun nasıl zail olacağını” sorarız kendi kendimize.
Ancak bugün Diyarbakır’da şahit olduğumuz fiziki hava durumu bu soruya cevap olabilecek nitelikteydi. Haftalardır süren bunaltıcı sıcak, bugün de öğleye kadar etkisini hissettirdi. Terden sırılsıklam olduk. Öğleden sonra bastıran şiddetli yağmurla hava birden değişti. Oturduğumuz yerin pencerelerini kapatmak zorunda kaldık. Balkonda ikindi abdestini alırken üşümeye başladım. Hatta bir ara içeri geçip orada abdeste devam etmeyi bile düşündüm.
İşte bu olayda olduğu gibi kudreti ve hikmeti sonsuz olan Allah Sübhanehu ve Teala bir anda yazı kışa tebdil edip hiç beklemediğimiz ve çok uzak gördüğümüz sonuçları rahatlıkla yaratabilir. Ancak bu yaratması, hikmetinin gerektirdiği zamanda ve şartlarda gerçekleşmektedir.
Bizim nazarımız kasır olup aceleyle yoğrulan bir fıtrata sahip olduğumuz için birçok şeyin vakt-i merhunundan önce gerçekleşmesini istiyoruz. Ya da ahirete ait neticelerin dünyada tahakkukunu arzuluyoruz. Arzuladığımız şeyleri görmeyince de ümitsizliğe kapılıp hakkın tecellisini uzak görmeğe başlıyoruz. Ancak Allah Teala bugün yaşadığımız yağmur olayında olduğu gibi istibadımızın yersiz olduğunu bize göstermektedir. Bu sayede anlıyoruz ki o dilerse yaz kışa döner gece gündüz olur. Sıcaktan kavrulan kupkuru çöller güllük gülistan olur. Fiziki planda müşahede ettiğimiz bu hakikat, fizik ötesi olaylar için de geçerlidir. Allah dilerse ruhumuzu karartan zor günleri kolay günlere kalbedip uzak gördüğümüz cennet asa baharı önümüze koyabilir. Ancak hikmetinin icab ettiği şekil ve şartlarda. Hak Teala her halükarda ebediyet yurdunda müminlere saadeti vadetmiştir. Ancak bazen lütfuyla bu dünyada da cenneti andıran lütuflarda bulunmaktadır. Biz buna layık olmayabiliriz. Ancak onun buna kadir olduğu ve dilerse gerçekleştireceği kesin…