Geçen hafta dostum Suat bir taziye vesilesiyle memlekete gelmişti. Arkadaşlarla bizi Malatya’ya davet etti. Arkadaşların işi çıktığı için ben de tek başıma bugün (1 Temmuz Cuma) VIP’le kayısı başkenti Malatya’ya gitmeye karar verdim. Akşamdan sabah 5:40’a yer ayırdım. Namazdan sonra uyumadım.
Sabahın bereketli ve serin vaktinde yolculuğa çıktık. Kaptanın yanında tek başıma oturdum, sohbet ederek iki saat kırk dakikada Malatya’ya geldik. Yeni Camii avlusunda Suat’la görüştük, bir fotoğraf çekip Nur medresesine geçtik. Hacı Ahmet abi de geldi hep birlikte kahvaltı yaptık. KPSS’ye hazırlanan kardeşlerde katıldı mütevazı kahvaltımıza. Hepsi birbirinden güzel insanlar… Hacı Ahmet Abi’nin para pulla işi yok. Kanaat ve iktisatla geçiniyor ve cemiyetin manevi anlamda ıslahı için gayret ediyor… her türlü kıt imkanlara rağmen niyeti halise ile milletin çocuklarına, gençlerine, yetişkinlerine hizmet ediyor…
Suat hoca da dertli bir insan. Çok sağlam bir okur… en az yirmi yıldır okuyor. Evde kitap bırakacak yer yok. Okulda kitap bırakacak yer yok. Kitaplarından bazılarını poşetlere doldurup bizlere hediye ediyor bazen. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Öğretmeni (PDR) ilköğretimde. Tam bir cevher avcısı. Okulda ne kadar sıkıntılı öğrenci varsa bana gönderin diyor öğretmen arkadaşlarına. Çocuklar onu çok seviyor. Çocuklara samimi şefkat gösteriyor, onlara tatlı, yemek ikram ediyor, kitap alıyor ve yeri geldiğinde parası olmayanlara harçlık veriyor…! Ve bütün bunları kendinden kısarak sırf Allah için yapıyor.
Bu samimiyet karşılık buluyor doğal olarak. Öğrencilerine kitap okuma alışkanlığı kazandırıyor, aynı acıları olan öğrencilerin birbiriyle sıkı arkadaşlık kurmasını sağlıyor, o küçücük talebelerin içlerinden çıkamadıkları o büyük acılarla onları adeta DİRİ kılıyor…! Görev yaptığı yerde daha çok 1+1 evler var. Bunun anlamı şu; parçalanmış ailelerin çocukları bu okulda çok… Suat Hoca, boşanmış ailelerin çocuklarındaki gizli cevherleri ortaya çıkartıp bu çocukların her anlamda hayata sıkı tutunmaları için üstün bir gayret gösteriyor.
Bunu yaparken Cami cemaatinden arkadaş olduğu liseli, MTO talebesi Yahya kardeş (çok temiz ve çok güzel bir kardeş…) yardım alıyor. Yahya, en az on çocuğa Kur’an dersi veriyor. Onlarla sohbet ediyor. Masa tenisi oynuyor. Suat hoca, Yahya kardeşe, beni MTO talebesi olarak tanıttığında Yahya kardeşin gözlerini içini parladı, çok sevindi. Çok parlak, safi ve samimi bir kardeş…
Suat hoca talebelere TALEBE üzerinden ulaşıyor. Anne ve babası ayrılmış Muhammed Mustafa, annesiyle yaşıyor. Boşanma sonrası çocuk parmaklarını yiyor, Suat Hoca annesiyle iletişime geçip Mustafa’yı yeniden hayata bağlıyor. Mustafa, her akşam annesine, Hacı Ahmet abi ve Suat hocanın hediye ettiği Diyanetin üç ciltlik İmam Nevevî’nin Riyâzü’s-Sâlihîn eserinden okuyor. Mustafa’nın annesi oğlu vesilesiyle tesettürüne daha çok ihtimam gösteriyor ve eksik kıldığı namazlarını da tamamlamış, beş vakit kılıyor artık…
Okul dönemlerinde on arkadaşını namaza alıştıran da Muhammed Mustafa…! Gözlerinin içine baktım… Mustafa büyük bir cevher…! Halim ve selim bir fıtratı var. Arkadaşları onu çok seviyor ve bundan dolayı etkili, henüz 11 yaşında. Bu yaz hem Kur’an okuyacak hem de hocasının rehberliğinde içinde Cahit Zarifoğlu’nun kitaplarının da olduğu 33 kitap okuyacak…
Suat hocaya söyledim; Mustafa’yı bir yıl sonra MTO’ya alacağız, olur dedi. Mustafa’nın bir de Batuhan adında bir arkadaşı var. Aynı okuldalar. Kabına sığmıyor. İkisi de parçalanmış aile çocukları. Birbiriyle iyi anlaşıyorlar. Ve birçok konuda birbirilerini tamamlıyorlar. Batuhan okul sistemine itiraz ediyor; Seyfullah abi, 40 dk ders, 10 dk teneffüs haksızlık değil mi? Merdivenlerden inerken zil çalıyor, böyle olur mi hiç diye itiraz ediyor. Batuhan seni tebrik ederim, çünkü haklı bir itirazda bulunuyorsun dedim, ne diyeyim bende okulu seven biri değildim…!
Batuhan okul sistemine itiraz etmeye devam ediyor; neden hepimiz aynı şekilde eğitiliyoruz? Oysa çoğumuz farklıyız, çocuk haklı. Öğretmenlerin ders anlatmasına mani olduğunda Batuhan soluğu Suat hocanın odasında alıyor. Suat hoca, bu çocuk kaliteli bir çocuk diyor. Akademik başarısı iyi olmayabilir ancak diğer şeylerde iyi ve çok faydalı biri olacak diyor, bende aynı kanaati paylaşıyorum. Okulda ihtiyaç sahiplerine ayakkabı veriliyor. Bir talebeye ayakkabı yetmeyince Batuhan Suat hocaya şunu söylüyor; hocam, benim evde fazla bir ayakkabım var diyor ve ayakkabıyı getiriyor. Batuhan’ın tüm okul önünde bu güzel davranışı Suat hocanın müdüre ricası üzerine alkışlattırılıyor. Batuhan çok güzel bir şekilde onurlandırılıyor.
Cuma namazını Battalgazi’de eda ettik. Hacı Ahmet Abi’nin Camii cemaatinden arkadaşı Zafer abiyle namaz sonrası buluştuk. Battalgazi-Baskil arasındaki baraj gölü kenarına giderken bir kayısı bahçesi önünde durduk. Kayısı toplayan abiden kayısı yeme izni alıp kayısı yedik, dut yedik, ona rağmen zorla ona kayısı toplamada biraz yardım ettik. Daha sonra Battalgazi sahil kenarında Zafer Abi’nin kayını İlhami Abi’nin bahçesine uğradık. Hacı Ahmet Abi’nin yeşile ve çiçeklere karşı çok büyük bir ilgisi var. Evi için değişik çiçekler aldık, İlhami Abi’nin bahçesinden. Bu bahçede Nektar yedik, bahçe, çok güzel bir yerdi. Göl kenarında çay eşliğinde sohbetle eski Malatya Battalgazi gezimizi sonlandırdık.
Kapanışı hamiyetli elektrik ustası Oğuzhan abiyle yaptık. Israrımıza rağmen bizi otogara bıraktı. Araba kalkıncaya kadar Suat hocayla beklediler… dünyanın geçiciliği üzerine sohbet ettik; güneşin batarken bile güzel olduğu ve dünyanın güzel sohbetler için bile aslında tam olarak yetmediğine kanaat getirdik. Zeval ve firak dünyası burası. Asıl vatan değil, asıl vatanın kazanılacağı yer. Rabbim! Cümlemize bu gök kubbe altında bizi yaratanı razı edecek bir ömür sürmeyi nasip etsin, hüsn-ü hatimeyle çene kapamayı nasip etsin İNŞALLAH.
Not: Resimdekiler en sağdan sola; Mustafa, Suat Hoca, Batuhan, ben ve Yahya.