26 Ağustos Cuma günü sabah namazından sonra saat 6:00 civarlarında arkadaşım Saim Uzunboy’la Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Nederan Köyü’ne dostumuz Suat Koşmanın daveti üzerine gittik. Yaklaşık bir saat süren yolculukta memleket meseleleri üzerine sohbet ettik. İkimizde uykusuzduk ancak buna rağmen sohbetimiz güzeldi.
Nederan Köyüne yıllar önce babamla gitmiştim. Yirmi üç yıl önce. O zamanlar yolları asfalt değildi. İdeal bir yol olmasa da hala en azından toz kalkmadan yolculuk yapabiliyorsunuz. Dışarıdan bakınca küçük bir köy. Dağa yaslanmış bir köy. Ancak dağın bir yerine kadar köy devam ediyor. Araba yoluyla ortadan kesilmiş gibi. Araba yolunun sağından devam edince zirvede köyün yaylası var. Ancak köy içinde yer yer çok güzel düzlükler de var. Adeta yeşilin içinde büyük bir köy saklı. 50’ye yakın hanesi olan, büyük bir camisi, eskiden kullanılan tek katlı okulu ve yine tek katlı bir sağlık ocağı.
Bu bölgedeki köylerin tarihi 15-16. Y.y’lara dayanıyor. Deredeki (akarsu da denebilir) taşlar… köyün içindeki bazı ağaçlar ve başka bilgiler de bunun ipuçlarını veriyor. Nitekim Çaytepe Köyü’nün içinden geçerek gidilen köylerin önemli bir bölümü buradan göçen insanların oluşturduğu köylerdir. Neyse davetimize dönelim. Köyün girişinde solda eski bir ev var, burasının durak olduğunu arabayı park ettikten sonra Suat’tan öğrendik. Bu eski evin sahibi, çok misafir ağırlayan hayırsever bir zatmış. Allah Teala rahmet etsin.
Suat, babası Ramazan Koşmanın aşkın bir istek ve üstün bir çabayla yaptığı eve doğru bizi götürmek için önümüze düştü. Yollar patika ve genelde, on yıllarca yer altından büyüyüp kök salmış ağaç kökleri üzerinden devam ediyor. Bu ağaçların birçok faydası var; en önemli faydalarından biri, toprak kaymasını engellemesi. Sohbet ede ede aşağıya doğru, bahçelerin içinden, bereketli elma ağaçlarının altından geçe geçe eve geldik. Hava serin ve çok güzel. Aşağıda dere… sesini, kulakları rahatsız etmeyecek kadar duyabileceğiniz bir mesafede, tam olması gerektiği kadar bir mesafede. Kısa bir soluklanma ve hemen ardından fıtri bir kahvaltı. Patatesler köyün, domates ve salatalık köyün, hayvansal ürünler köyün… müthiş bir kahvaltı sonra biraz sohbet. Ve saat henüz 9:00.
Aşırı uykusuzluk var, bu sebeple Suat, bizlere yer yatağı yapıp dışarı çıktı. Kendi odama geçtim. Pencere açık. Ve harika bir su sesi… çok güzel bir uyku çektim. Cuma Namazı öncesi bir hadis sohbeti yaptık. Sonrasında Suat’ın yeğeni Eymen kardeşi de alarak Dereye yakın düz bir yerde inşa edilen Köy Camisine gittik. Bu kadar güzel bir köyleri olmasına rağmen gençlerin genel olarak köye rağbet etmediğini biliyordum, bunu görerek tecrübe de ettik. İlginç! İnsanlar şikayet ederler metropol şehirlerin gürültüsünden ancak kendi köylerindeki sessizliğinde kıymetini bilmezler. Ki bu köyde maşallah sulama için ve arsa ihtilafı dolayısıyla kavga gürültü olmamış, sıkıntı olunca uzlaşma yoluyla çözülebiliyormuş, buna rağmen gençler rağbet etmiyor, çoğunun çok güzel tarlaları boş, ekilmiyor…!
İmam efendi, ticaret yaparken sözünde durmanın önemini anlattı. İki kişi bir mal üzerine anlaşma esnasındayken gidip oraya haksız ve gereksiz bir müdahale yapılmamasının önemini örneklerle anlattı. Kuağım imam da gözlerim hemen camii önündeki hafif rüzgarla sallanan kavak dalları ve yapraklarında. İçeride insanı diri tutacak bir serinlik… Camii sonrası birkaç kişiyle selamlaşma ve sonrasında dere kenarındaki toprak yoldan bahçeleri sağımıza alarak yürüyüş yaptık. Camii yolunda genç yaşta Hacı olmuş, Metin kardeşi de aldık. Bizden iki yaş küçük bir kardeş. Yani; Hacı Metin. Hep birlikte köyün en güzel bahçesine, Metin kardeşlerin bahçesine gittik. Büyük büyük kavak ağaçları bahçe kenarlarına dikilmiş. Güneş tam tepe de ancak kavak ağaçları güneşi kesiyor. Gölgelik altında çimlerin üstünde ayaklarımızı uzatarak tatlı bir sohbete tutuştuk. Açıkdığımızı hissedince de Suat’ın annesinin yaptığı harika etli yemek, taze fasülye ve salata (yine doğal..) yedik. Çok güzeldi. Çaylarımızı içtik. Oradan buradan sohbet ettik.
İkindi namazımızı eda ettikten sonra dönüş yoluna koyulduk. Allah Teala’nın verdiği nimetleri tefekkür ede ede yolumuzu aldık. Hayatın aslında bir çeşit güzellik biriktirmek olduğunu yeniden idrak ettik. İçimizi güzelleştirmek ve dışarıdaki güzellikleri görmek… ve tüm güzelliklerin Mutlak Güzelle rabıtasını kurmak… aslında buraya, bu sürgün diyarına gönderilişimiz de bunun içindi. Hakkını verebilmeyi nasip etsin Yüce Mevla cümlemize…
Selam ve dua ile…
Burası Mısır mı? 5 Kasım Salı’yı, 6 Kasım Çarşamba’ya bağlayan gece Mısır’ın güney şehirlerinden olan…
Neden Mısır? Hikayesi olmayan bir şey var mı diye sormama gerek yok, çünkü her şeyin…
(Prof. Dr. Metin Yiğit hocamızın kaleminden çok önemli ve insaflı bir yazı…) Yaşadığı zamanın Taftazanisi ve Seyyid…
(MTO Akademik Yaz Kamplarının ilki olan Erzincan Kampını, MTO Erzurum Erkek Talebe Temsilcimiz Hüseyin Albayrak…
(Prof. Dr. Metin Yiğit kaleminden…) Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler.…
Samsun’da ikamet eden Samsun Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) Temsilcimiz Muharrem Kartancı hocamız, memleketi İskilip…