Ekonomik yetersizlikler insana hayatı zorlaştırır, doğru. Ancak ekonomik yoksulluklar RUHLU ADAM olmaya engel değildir. Daha doğrusu hiçbir nimet ve hiçbir imtihan, ruhlu adam olmaya engel değildir. Lakin maddiyatçı nazarla oluşan yanlış zihin kodlarından dolayı her şey RÜTBEYE bağlanmış. Rütbe varsa ‘hayat’ var yoksa hayat yok!
Konformizm, yanlış zihin kodlarının bir çıktısı olarak ortaya çıkmıştır. Salt maddi terakkinin sonucu olmadığını düşünüyorum konformizmin! Çünkü araçlar doğru amaçlarla RUHLU ADAM yetiştirmeye musahhar edilebilir. Konformizm çağı, sığ ve kısır düşüncelerin neticesidir. Nice kahramanlar… konformizme neden olan araçlarla RUHLU ADAM olmuş ve bu yolla RUHLU ADAM YETİŞTİREBİLİYORLAR. Dolaysıyla araçlara söverek bir yere varılmaz! Araçların ne amaçla kullanıldığına bakılmalı ve araçların nereye bakması gerektiği kavranmalı ve oraya yönlendirilmeli…!
Necip Fazıl, köşk çocuğudur. Benim bildiğim 9 ceddimde köşk çocuğu yoktur, yani köşk çocuğu olmak çok ender bir durumdur! Ancak o köşkü aşmıştır. Maddiyat çağına mana mührü vurmuştur mürşidi vesilesiyle. Maddi rütbe gaye değildir. Gaye RUHLU ADAM olmak ve ruh üfürmektir ruhu çalınanlara…
Abdurrahman ağabey, Bediüzzamanın 26 yaşında vefat eden VELİ YİĞENİDİR! Velilik vesikası Üstada gönderdiği; “Aziz Mamo” diye başlayan ve benimde ÇOK SEVDİĞİM mektubudur. Ruh olmayınca, maneviyat olmayınca hiçbir rütbe hakikat anlamında yoktur. Ademe mahkum olanlar… maneviyatını yitirenlerdir. Madde maneviyat bulununca kıymet alır. Haşir risalesi zaten MÜMİN olan Abdurrahman Ağabeyi VELAYET mertebesine taşımıştır. Dünya tam anlamıyla artık bir geçiş, bir bekleme salonudur onun için…!
Hulusi ağabey, her şeyden önce Üstadın Hulusisidir. Üstada birinci muhataptır. Çok ama çok sonraları Albaydır. Bizim için onun albaylığı çok geridedir. Çünkü o ruhlu adamdır. Albaylık onun için şu düsturdan başka bir şey değildir: “halka hizmet etmek hakka hizmettir.” İşte bu ruhtur ki onun mektuplarında mevcuttur. Adeta ruh üfürür. Hulusi’yi görmeye, duymaya gerek yoktur sevmek için. Onun mektuplarını okumak yeterlidir ona muhabbet beslemek için…!
Evet, işte bizler… ruhlu adamların izini kaybettik. Ruhu kenara attık. Maneviyat öncelik olmadı. Dolayısıyla küçük mevzularda hapsolduk. Gençlik, araçları oyuncak belledi kendine. İz gösterenler çok az! Gaye-i hayal dalga mevzusu oldu! Sonra vaveylaya tutuldular; konformizm hastalığı diye…! Peki, konformizm hastalığına sebep olan araçlar mı yoksa araçları gaye-i hayale araç edemeyenlerin oluşturduğu yanlış zihniyet mi? Buna bakmak gerekmez mi?
Öğrenciler, sürekli sınavlara giriyor. Ebevynler, öğrencilerine ‘iyi bir geleck kurmak’ için cansiperane çalışıor..! gençlerle beraber; anne-baba, amca, dayı, hala, teyze, öğretmen vs… herkes pürdikkat sınavlara odaklanmış! Ne için? Sadece rütbe için…! Bu tornaya girenlerin ekserisi SEFAHETE BULAŞARAK ve okul sonrası yine ekserisi büyük bir gevşeklik, disiplinsizlik, gaye-i hayalsiz ve maalesef YEİSLE çıkacaklar…! Düzelir mi? ELBETTEKİ EVET! Ancak RUHLU ADAMLARIN İZİNDEN GİDİLİRSE…!
“Ey Genç adam, yolumu adım adım bilirsin! Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!” (N. F. K.)
Selametle..