Dirilişin Çevresinde
1.
Sezai Karakoç, entellektüel anlamda İslâm’ın önündeki engelleri aşma ve Batı’dan gelen fikirlere İslâmi bir çerçeveden modern bir üslupla ve bir fikir şemsiyesi içinde -diriliş- cevap verebilen nadir mütefekkirlerimizdendir. Dolayısıyla Sezai Karakoç’u okumak, her türlü ideolojiyi, İslâm potasında eriterek almaktır.
Sağ-sol çatışmasının zirvede olduğu dönemlerde dahi istikamet üzere duran ve İslâm ışığının her şeyin üstünde olduğunu; yazı, şiir ve konuşma yoluyla aktarıp, nice gençlerin fikir istikametine vesile olan mütedeyyin bir münevverdir aynı zamanda Üstad Sezai Karakoç.
Diriliş gerçekleşmeden önce doğal olarak dirilişin çevresinde dolaşmalı..! Bu anlamda ‘dirilişin çevresinde’ kitabı önceliğimiz olmuştur. Bu kitap, 1960-67 yılları arasında yazılan yazıların derlemesiyle oluşmuştur. Kitabı, içinde yazıldığı döneme hapsetmek Karakoç gibi bir düşünüre haksızlık olacaktır. Karakoç’un yazıları, uzun soluklu çalışma ve derin tefekkürün ürünü olduğu zaten ilk yazıda anlaşılabiliyor. Abarttığımız düşünülebilir ama, kanaatime göre Karakoç, içinde yaşadığı devri aşmış bir düşünürdür..!
Gerçek bir diriliş, nice zahmetlere katlandıktan sonra gerçekleşecektir. Bir ağacın önce toprakla buluşması, derinliklere doğru kök salması ve nice soğuklara dayanması neticesinde ağaç AĞAÇ olma sürecine girer. İnsanda bu şekildedir. “Ölmeden önce ölmek, böylece, daha büyük ilerleme, daha hızlı bir gelişimdir. İnsan bir kış ortasında bağdan salkım salkım üzüm devşirmiş oluyor” (s. 8) diye ifade eder Karakoç.
Evet, Karakoçun çağırdığı ve bizlerinde iştirak ettiği mesleğin özetini yine Karakoç’un ifadesiyle verelim: “Ölümü gören bir gözle görmek, ölümün ötesine bakabilmek… Bizim mesleğimiz, çağırdığımız yeni var oluş da budur.” (s. 11).
2.
Modern çağın en büyük problemlerinden biri, daha fazla görünür olmanın hayatın anlamıyla eş tutulmasıdır. Görünür olmak ise, VİTRİNDE olmaktır. Herkesin görebileceği ve ilgi duyabileceği bir vitrinde olmaktır modern insanın öncelikli derdi. Oysa görünmenin asıl yolu GÖRÜNMEYENledir. Dolayısıyla modern insanın hatırlaması gereken şey, Mutlak Varlığın bizi zaten görüyor olmasıdır ve bizler için en iyi olanın VİTRİNDE olmak değil, O’nun bizi her yerde gördüğü şuuruyla yaşamaktır.
İşte bu mücerret çağı umutla gören Karakoç’un lisanıyla bizlerde çağıralım: “Mücerredin çağı geliyor. Ey mücerret, sana selam! Senin gelişin, bu dünya gibi görünmeyen dünyanın da gerçek sahibi İslâmın yeniden gelmekte olduğunun bir muştusudur. Nasıl ki, Onun tarihi, düşüncede sanatta ve edebiyatta, şiir ve cebirde, mücerredin tam hakkının verildiği bir alandır.” (s. 17-18).
Muhakkak ki İslâm, her alanda üstün gelecektir. Modern çağı görünenlerden ibaret sananların aldanması ve büyük yenilgileri de yakındır inşallah. Görünmeyenlere iman edenler, Bedir’de nasıl sadece görünenlere iman edenlere üstün gelmişse, modern çağda da aynı şey er ya da geç gerçekleşecektir biiznillah. Ve gerçekleşecek olan için elzem olan şey ise: “Yalnız din ve İslâm uğruna, ideal uğruna can vererek şehitliğin sembolü ve İslâm Destanının ebedî gençliğinin başı olan Hz. Hüseyin’i örnek alacak bir Destan Neslinin sökün etmesi, kurtuluşun tek şartıdır.” (s. 23).
Selametle..
(Not: ‘Dirilişin Çevresinde’ kitabıyla devam edeceğiz inşallah.)