Sonbahar mevsimi; asr/ikindi vaktine, insan ömründe ise orta yaş/olgunluk dönemlerine benzetilebilir. İlk-bahar ve son-bahar birbirlerine zıt olmasına rağmen birbirlerinde anlam bulan iki mevsim. İlk-bahar ilk değil. Son-bahar da son değil. Geçen sene de ilk-bahar ve son-bahara tanıklık ettik, bu sene de tanıklık ettik ve ediyoruz elhamdülillah. Sonbaharla birlikte bulutlu havaların oluşması, yaprakların sararması, düşmesi zahiri bir nazarda, hamuru; acz, zaaf ve fakirlik ile yoğrulan insanı müteessir etmektedir. Ama nazar, tefekkür boyutuna ulaştığında zahirden hakikate geçilecek. İşte orada hüzün yerini sürûra, zeval ve firak yerini ebedi hayat özlemine; ebedi hayatı elde etme gayreti ve şevkine bırakacaktır.
Temaşa ettiğimiz her bir mevsim geçici. Bütün bu geçici mevsimler; “farz ibadetleri yerine getirmek ve kebâiri terk ederek (inşallah) ehli necat olarak” ebedileştirilebilir. Evet, evet işte şimdi sonbahar, ayrılıkların, hüznün ve yokoluşların mevsimi olmaktan kurtuldu. Sonbahar böyle çok ama çok güzel oldu.
İnsanlar görürüz çok çalışırlar ve çalıştıklarının karşılığını alırlar: Onlar artık zengindirler. Gayretleri takdire şayandır. Azim ve istikrarları örnek alınmaya değerdir. Ancak orta yaş sınırına gelip dayanmış, bazısı da bu yaş sınırlarını da geçmiş olan bu insanlar, kaç sonbahar mevsimi gördüler? İçinde yaşadıkları onlarca sonbahar mevsimini temaşa edip tefekkür edebildiler mi? İçlerindeki sıkıntıyı havanın kararmasına bağlayıp hep ilkbahar ve yazı bekleyip durdular. Son olan bahar ne söyledi, kış gelmeden bir bahar temizliği yapmalı değil miydik gibi sorulara ne kadar muhatap oldular? Ve bizler bu sorulara ne kadar muhatap oluyoruz? Evet, insan gayret etmeli, çalışmalı ve faydalı bir şeyler üretmeli. Maddi ve manevi ama üretmeli insan, bir şeyler. Yazı, müzik, sanat, fikir ve düşünce gibi. Ancak “asıl gaye-i maksadı ahiret yapmak” bir düstur kabul edilerek hayatı yaşamak, üretmek gerek. Bu hayatta çok çalışmak ebedi hayat için olduğundan; mevsimlere hoş geldin, güle güle denilmeli ve sonbahardaki bulutlu havalar sadece zahirde içimize geçici sıkıntılar vermeli. Bu sıkıntılar, asıl gayeye göre yaşayan insanı huzursuzluğa gark etmez, endişeye boğmaz, evham karanlıklarında yeis rüzgârlarında sağa sola savurmaz.
Bu yıl hissediyorum ki iki sonbahar yaşıyorum. Biri hepimizin yaşadığı sonbahar, diğeri ise asr dönemimin ilk dönemlerine girerek yaşadığım sonbahar. Yapraklar sararıyor, yapraklar yere düşüyor ve ben üzülüyorum. Ama sonra düşünüyorum. Yapraklar ilk kez bunu bize yapmıyor. Yapraklar bir Kadiri Mutlak’ın emriyle bu faaliyetleri yapıyorlar. Onlar ilkbaharda yeniden dirilecekler. Onlar bize ders veriyor. Ey kendini akıllı sanan insan! Bak bütün bu kâinattaki sırlı faaliyetlere ve Yüce Yaratıcının buyruklarına, boyun eğ ve abd ol. Böylece sende haşir meydanında tıpkı yapraklar gibi yeniden dirilesin. Ama güzel, temiz ve rezil olmadan. Sonra, ya sonra? Sonrası ebedi hayat, Cennet inşallah.
Burası Mısır mı? 5 Kasım Salı’yı, 6 Kasım Çarşamba’ya bağlayan gece Mısır’ın güney şehirlerinden olan…
Neden Mısır? Hikayesi olmayan bir şey var mı diye sormama gerek yok, çünkü her şeyin…
(Prof. Dr. Metin Yiğit hocamızın kaleminden çok önemli ve insaflı bir yazı…) Yaşadığı zamanın Taftazanisi ve Seyyid…
(MTO Akademik Yaz Kamplarının ilki olan Erzincan Kampını, MTO Erzurum Erkek Talebe Temsilcimiz Hüseyin Albayrak…
(Prof. Dr. Metin Yiğit kaleminden…) Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler.…
Samsun’da ikamet eden Samsun Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) Temsilcimiz Muharrem Kartancı hocamız, memleketi İskilip…
View Comments
Çok güzel kaleminize sağlık.
Eyvallah Ozan abi.