Her zamanın kendine göre bir havası vardır. Eski dünyada okuma-yazma azdı ve piyasadaki bilgi çeşitliliği içinde günümüz dünyasında olduğu gibi bir karmaşa ve kirlilik yoktu. Yavaş akan hayat içinde sadelik, azlık ve nitelik hakimdi. İlim pazarı günümüzdeki gibi kalabalık değildi ve ilim eşrafı belliydi ve itibarlıydı.
Teknolojik dönemler çocuğu olan bizler için ise tam bir karmaşa ve bilgi yığınlarıyla karşı karşıya kalma durumu söz konusu. İlim pazarında çeşitlilik arttı. Çeşitlilikle birlikte kirlilikte arttı. Post-modern dönemlerin getirdiği ‘hız-haz-ayartı’ unsurlarıda eklenince sosyal medya gibi mecralar salt bilgiyle ‘OLmuş OLmak’ ve sanal olmuşluğun verdiği sathi coşkuyla gerekli gereksiz her türlü paylaşımın yapıldığı yerler haline geldi. İnsanların tabi ki paylaşım yapmaları güzel ve olumlu bir şey. Ancak paylaşım yapılan sosyal medya mecrasının araç halinden amaç haline dönüşmesi ve böylece artık bu yerlerin birer nitelik ölçüsü olarak kabul görmesi sıkıntılı bir durum…! Şöhret olmanın ölçüsü sosyal medyaya düşmekle oldu bu şekilde. Oysa şöhret olmanın amaç edinilmesinin bu faydalı yerlerin birer nitelik belirleme ölçüsü kabul edilebileceği yanlışı gözardı edildi. Yani burada da ekonomi piyasasındaki sayısal veriler esas alındı. Ne kadar çok üye, abone ve takipçi o kadar çok kabul görme. Ve ne kadar çok kabul görme o kadar ‘nitelikli olma’ sanısı ortaya çıktı. İçinde yaşadığımız çağın en büyük problemi de bu ya; araçların amaçların yerini alması…!
Konuyu biraz dağıtıp esas mevzuyla bağlayıp sonlandırmaya çalışacağız. Siyaset kelimesinin kökü seyis’den gelir. Ata binerken atı idare etme. Atın dizginlerini kontrol etmek anlamında kullanılır seyis. Dolayısıyla siyaset, idare etme sanatı olarak kabul edilebilir. Yani siyaset kavramı bir araç. İnsanların daha huzurlu yaşayabilecekleri toplumları yönetme de bir araç. Günümüzdeki yüklenen anlamlar… siyasetin anlamına uyuşmamasından kaynaklı, daha doğrusu siyasetin gücü elde etme olarak bir amaç şeklinde kullanılması gibi büyük bir yanlışlık var ortada. Toplumu ihya ve irşad etmek isteyen yapıların niceleri siyaseti merkeze alarak yola devam ettiklerinde siyasette etkin duruma geldiklerinde bu yanlış anlamı pratiğe dökmüş ve dönüştürme misyonlarını kaybederek dönüşme durumuna düşmüşler. Böylece asıl misyon; ihya ve irşad ortadan kaybolmuştur. İhya ve irşadın güçle yapılmadığını en iyi gösteren dönem Efendimizin dönemidir…! Ancak bu örnekliğe rağmen ve günümüz dünyasının ilkeler öncülüğünde ihya ve irşad faaliyetlerine çok güzel zemin oluşturmasına rağmen siyasetten ve dolayısıyla güçten medet umulmaktadır ekseriyetle toplumu ihya ve irşad etmek isteyen yapılarca…!
İşte bu istek ve bu isteğin pratik bulması birçok grup tarafından sosyal medya mecralarında da güç elde etme isteği oluşturmaktadır. İlki, daha görünür bir durum iken ikincisi, daha az ve daha belirsiz olarak görünmektedir. Oysa her ikisinin temelinde de güç elde etmek ve dolayısıyla faydalı araçların amaç haline dönüştürülmesi durumu söz konusudur. Bu büyük bir sıkıntıdır…!
İnsanların sahip oldukları güzel şeyleri diğer insanların istifadesine sunmaları çok güzel ve anlamlıdır. Ancak bu durum, ene putunu şişirmek için olmamalı ve salt beğenilme ve daha çok izlenme kaygısıyla yapılmamalıdır. Bilhassa ehli iman için esas ölçü Onu razı etmek olmalıdır. Sayılar olmamalı ehli imanın dünyasındaki hedefler…! Sayılar dahi bir araçtır Onun mülkünü Ona göre tanzim etmek için…!
Son olarak; bir insanın kalitesini sahip oldukları ve arkasını dayadığı güç unsurları belirlemediği gibi sosyal medyaya da düşmesi ve burada sayısal bir destekle elde ettiği manevi güçte belirlemez…! Bunlar aldatıcı ve yanıltıcı şeylerdir. Dolayısıyla nicelik hiçbir zaman nitelik ölçüsü olamaz! Nice saklı köşelerde elmaslar vardır ve nice kalabalığın alkışladığı içi boş tenekeler vardır…! Bilgi denizi çok kalabalık ve karmaşık. Bu şekliyle sahili selamete ulaşılabilir mi diye güç ve zor bir soru sordum yedi yıl önce. Elhamdülillah kendi fıtratıma uygun cevabı Risale-i Nurlarda buldum. Eser ortada, isteyen tecrübe edebilir…! Zor olmadığı görülecektir…!
Selametle…