Muğla MTO temsilcimiz Bilal Gürçay kardeşimizin RUH DOLU kaleminden güzel bir yazı…
***
Yaşamak öyle bir şey olmalı ki şahitlik etmeli, dokunduğumuz çiçeğe, aldığımız nefese, tuttuğumuz ele, girdiğimiz gönüle tatlı bir tebessüm sıcaklığında izini bırakmalı. Göz göze geldiğimiz hangi mevcudat olursa olsun göz bebeklerimizde erimeli ve kaynama noktasına varmalı. Ruhun ruhuna, canın cananına, mananın mayasına, muhabbetin haletine bürünmektir yaşamak…
Yaşamak doludizgin dörtnala koşan atlar gibi koşmaktır, hayallere, hedeflere, rüyalara ve en nihayetinde durup bir an soluklanmaktır gerçeğin gölgesinde. Serinlemektir geçilen ve görülenlerin ardındaki vakti zamanın ötesine geçerek sırrı azamın esbabına eğilerek…
Sırrı azam dedik! O sır ruhların elest bezminde gönlüne ve mayasına çalınandır. İnsan eğer kalbine dönüp bir bakıverse bir kulak kesilse o sırlar sırrının muhataplığıyla karşı karşıya kalacaktır.
Güneşin, yakıcı güneşin, hakikat güneşinin renklerini seyretmektir bir bakıma an’da mekânda ve en mühimi kendilik aynasında. Bütün bütün soyutlanmaktır maddenin esaretinden ve kavuşmaktır mananın izzetine. İçten pazarlıklı olmaksızın hesabı kitabı kaldırıp atmaktır dünyadan öte bir yere, uzakların uzağına. İçinde ulvi bir ‘Muhabbet Pazarı’ kurmaktır yaşamak… Bu öyle büyük ihtişamlı bir pazar olmalı ki kim ne ararsa onu bulsun ve kim ne buldu ise onu alsın.
Hiçliğin orta yerinde durup kimseye bir şeyler kanıtlamanın peşinde olmaktan öteye gitmektir yaşamak…
Aşmaktır benliğini, bendeliğinden sıyrılıp sendelemeden O’na ulaşabilmenin inceliğine inebilmektir yaşamak…
Tak tak tak. Tekrar kapısını vurmalı kalbin ve ruhun diyor Sezai Karakoç. Önce kalbin kapısında beklemeyi bilmeli ve bizi içeri alması için başka kalplerin yaşamak sesini duyumsamalı. Yaşamayı bahşedene, yaşamak bahçesinde boy verip dirilerek ve nice nebatat ve mevcudat içinde toprak olmayı, zerrelerine ayrılmayı ve topraktan bitene zerk olmanın fevkine varabilmektir. Yok olarak var olmaktır. Faniliğin pençesinde sonsuz uğraşların telaşına kapılmadan yalnız ama yalnız ruhunu ve kâinatı imar, inşa ve ihyaya yönelmektir.
İnsan bu dünyada neye ulaşmaya çalıştıysa onun esareti altına girmiştir farkında olsun yahut olmasın bu böyledir. Hür olmaksa hürriyetin yegâne membaına yönelmekle mümkündür.
Ezcümle bizi insan kılan hasletleri bir gömlek giyercesine giyip içerisinde dolaşmalıyız hayat denen mefhumda.